İzleyiciler

29 Ekim 2011 Cumartesi

hiç keyfim yok bugün...
iğrenç hisler içersindeyim...
ha gitti ha gidecek aklım...
ruhum can çekişiyor...
sefil bir dünyada
sefil insanlarla
aynı nefesi almak varya...
işte en iğrenci de bu...

26 Ekim 2011 Çarşamba

Van 'a Yardım...

Van da meydana gelen depremden sonra içimden birşey yazmak gelmedi.Ama sonra dedim ki yazmalısın...


Her coğrafya da analar aynı dilde ağlar...Şimdi orda ağlayan analar var...Bizler ne kadar onların acılarına merhem olabiliriz bilmiyorum ama birşeyler yapmanın tam da zamanı...


Bazı kargoların ücretsiz yardım kolilerini topladıklarını öğrendiğimden beri evde ne kadar kalın kıyafet ve kış şartlarında oradakilere lazım olacak ne varsa toplayıp toplayıp gönderiyorum.Elimden ancak bu kadarı geliyor.Umarım biraz da olsa yaralarını sarmaya yardımcı olabilmişimdir...


Duyanlar duymayanlara söylesin...hepimizin bir olma zamanı şimdi...

20 Ekim 2011 Perşembe

mutsuzum...sanırım hiç bir zaman tam anlamıyla mutlu olamayacağım.hep bişeyler eksik.hayatım anlamsız geliyor bana.herşey rutine binmiş.işle ev arası bazen arkadaş sohbetleri...arada kaçamak yapsam da asıl olan sürekli mutsuzluk hali...birşeyler yapmalıyım.bunu değiştirmek için bişeyler...ama nerden başlamam gerektiğini bilmiyorum...sıkıldım artık...kendimden...hayatımdan...hatta hayatımda ki kişilerden...

16 Ekim 2011 Pazar

hayat boş...eğlen durma sende çoşşş :))))))

başlıktan da anlaşılacağı gibi coştum dün gece...yalnız değil tabii kankilerle..uzun zamandır yapmak isteyipte yapamadığımız fasıl gecesine gidelim dedik dün gece.tabii yer ayırtmadığımız için yer bulamadık.cumartesi için normal bişey ama biz kaz kafalıların aklına sıçarken bile gelmedi bu niyeyse...
neyse bizde başka bir yere gidelim dedik ve biri bayan biri bay iki şarkıcının sahne aldığı bir bara gittik.başlarda pek eğleneceğimi düşünmüyordum.ama ilerleyen vakitte hele birde istek parçalarımızın önce çıkan bayan tarafından söylenmeye başlamasıyla ve de tabi ki alkolün etkisiyle eğlenmeye başladık...ama ne eğlence ...önceleri bir iki masa olan mekan bizim kendimizden geçmemiz ,coşmamız sonucu doldu...şarkılara katılmamız ,oturduğumuz yerde oynamalarımız,kahkahalarımız, şarkıcılara laf atmalarımız mekanda bir kaç kişi olan müşterilerin arkadaşlarını çağırmalarıyla-artık niye üstümüze alındıysak :)-eğlenceyi doruğa çıkardı...ama hani derler ya yan masalarda oturanlar tıpkı kurtlar vadisinden fırlamış tiplerdi...olsun ama yine de yakışıklıydılar...onları hor görmemek lazım deme ama:)))))
bütün gece gözlerini masamızdan ayıramadılar-niyeyseeee:))))))))
hepsi birbirinden afet hatunlar...mekana gelmişler...yanlarında erkek sinek bilem yok...ve acayip eğleniyorlar...
neyse ki burası izmirrrr hacıııı:))))))))no problem yaniii....geceyi noktalarken son bir anektod -erkek şarkıcı nereye daha program bitmediiii ama dedii...ama bizim pilimiz bitmişti:))))))


neyse coştum yine dalgalanıyorum beeennnnn diyip yazımı bitereyim bariiii:))))))))

13 Ekim 2011 Perşembe



kıyametler kopuyor
heryer heryerde
gözüm kapıda
kulağım telefonda
kalbim ağzımda
gök yere inmiş
tanrılar çıldırmış
ben sayıklama halinde...

kan ter içinde uykularımdan uyanıyorsam her gece...sezen girdi içime galiba...
neyse böyle bir durum işte...

11 Ekim 2011 Salı

pucca

hafta sonu tanıştım pucca ile.kitabı ve kendisiyle.aslında çoktandır varmış ama ben geç keşfettim.ama derler ya geç olsun güç olmasın aynen o hesap.ve bende bloğumu günlüğe çevirmeye karar verdim.veeee bugün başlıyorum işteee...


hepinize,hepimize hayırlı olsun...

7 Ekim 2011 Cuma


bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,
yüregin susup,mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını;
dağlara dönmeli yüzünü insan..

yeni patikalar yeni yollar seçmeli yüreğini ferahlatacak..
yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak..

hep isteyipte bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa gerçekleştirmeyi denemeli..
her geçen gece ölüme bir gün daha yaklaştığını ve zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olupta, o dursada yolculugun devam ettiğini anlamalı..

baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir seyleri..

küçücük şeylerle başlamalı belki, örneğin bir kaç durak önce inip servisten otobüsten, yürümeli eve kadar, yüregine takmalı güneş gözlüklerini gördüğünü hissedebilmeli..

sağlıgını kaybedip ölümle yüzyüze gelmeden önce değerli olmalı hayat..!
illa büyük acılar çekmemeli küçük mutlulukları farketmek için..
başkasının yerine koyabilmeli kendini..
ağlayan birine
"gül"
inleyen birine
"sus"
dememeli...
ağlayana omuz inleyene çare olabilmeli..
şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;
sevgisiz soysuz kalarak..

dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
derin bir soluk alıp hapsetmeli kokusunu içine..

güneşin doğuşunu sevmeli..
arada bir seher yeli okşamalı saçlarını..

karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna
fırtınada boranda; öfkesine isyanına ortak olabilmeli doğanın..

bir çocuğun ilk adımlarıyla umutdu;
bir gencin düşüncelerinde geleceği,
bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli..

çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi,
mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli..

ama küçük ama büyük her hayal kırıklığı, her acı;
bir fırsat yaşamdan yeni birseyler öğrenebilmek için..

çünkü hiç düşünmemişsen;
el vermezsin kimseye kalkması için..!

hiç çaresiz kalmamışsan
dermanı olamazsın dertlerin..!

ağlamayı bilmiyorsan;
neşesizdir kahkahaların..!

merhaba dememişsen
anlamsızdır elvedaların..!

ne herkesi düşünmekten kendini,
ne kendini düşünmekten herkesi unutmamalı..!

bilmeli: çok kısa olduğunu hayatın;
hep vermek yada hep almak için..!

sadece anlatacak bir şeyleri olduğunda değil;
söyleyecek birsey bulamadığında da dinleyebilmeli..!

aklı ve kalbi ile katılabilmeli sohbetlere..

hafızası olmalı insanın;
hiç degilsa aynı hataları aynı bahanelerle tekrarlamaması için..!

soruları olmalı, yanıtlarını bulmak için bir ömür harcayacak..!
dostları olmalı ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak..!

herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki;
hakkını verebilsin sevdiklerinin,
zaman bulabilsin bir teşekkür ve bir elveda için..!!

yaşam dedikleri bir sınavsa eger,
asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten..

ama
herkezi sevemeyeceğini de herşeyi bilemeyeceğini de farketmeli insan..!
tıpkı herşeye sahip olamıyacağı gibi..
zamanın ninnisinde uykuda geçirmemeli hayatı...
-ç-alıntı-

EĞER...







O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

CAN YÜCEL